İçsel Dengemiz Neden Bozulur?

Kimi zaman ruhsal anlamda kendimizi tükenmiş hissederiz. Nedeni alma ve verme dengesinde oluşan sorunlardır. Çok fazla almaya veya sürekli vermeye odaklı olmak yıpratıcı etkilere sahiptir. Peki içsel dengemiz neden bozulur?

Bu dünyada iki tür insan vardır, ‘Herkes bana borçlu!’ diyenler ve ‘Ben diğerlerine ne verebilirim?’ diyenler…

Almaya Odaklı Olanlar ve Vermeyi Seçenler

Aslına bakarsanız her ikisi de ne tam mutlu ne de tam mutsuzdur. Fakat gerçek olan her ikisinin de bir yanının eksik olmasıdır. Hayatımızdaki olaylar, bilinçaltımızda gizlenen şeylerin dışa dönük yansımalarıdır. Bu, düşüncelerimizi, duygularımızı, algılarımızı ve inançlarımızı içerir. Bütün dünyanın ona borçlu olduğunu düşünen insanlar, olandan ve olmayandan başkalarını sorumlu tutma, suçlama ve kendini alacaklı hissetme eğilimindedirler.

Onlara göre her durum dışarıdan gelen bir sebebe bağlıdır. Kendi hayatlarının sorumlulukları sanki onlardan başka herkese aitmiş gibi, başlarına gelen her durum için durmadan sorumlu ararlar. Onları sürekli şikayet eden hallerinden, sonsuz hırslarından, başkalarına tepeden bakmalarından ve acımasız eleştirilerinden tanıyabilirsiniz. Ha bir de başkalarının hayatlarıyla yakından ilgilenmelerinden!…

Kendilerini Vermekle yükümlü hissedenler ise, başkalarının konforunu, mutluluğunu düşünmekten kendilerine ayıracak enerjiyi bulamazlar. Öncelikler sıralamalarına bakacak olursanız, yapılacak işler, yerine getirilecek görevler, dinlenecek dertler, üstlenilecek sorumluluklar, mecbur hissetmeler, hiç bitmeyen duygusal inişler ve çıkışlar arasında kendileri son sıradadır. Özellikle Hayır demeyi bilmeyişleri, güçlü birer empat olmaları ve neredeyse bütün dünyanın sorumluluklarını üstlenmeleri ile onları tanıyabilirsiniz.

Düşündüğümüz, Hissettiğimiz ve Olduğumuza İnandığımız Kişiyiz.

Hayatımızı düşüncelerimizle yaratırız. Eğer öyleyse, geleceğimizi yaratmak için bilinçli olarak düşünce, duygu, algı ve inançları bilinçaltına yerleştirebilir miyiz? Cevap: EVET! Bunun adı tezahür ettirmektir.

‘’Kim olduğunuzu ve dünyanın nasıl işlediğini düşünüyorsanız, hayatınızdaki olaylar size düşündüğünüz biçimde geri yansıyacaktır.”

Almaya ve vermeye odaklanan her iki düşünce biçimi ait olduğu zihne benzer durumları çeker. Yani bunun anlamı, inanış kalıpları, bilinçaltı kodlamaları, düşünce modelleri ve davranışlar, hangi frekansta hareket etmeyi seçiyorsa kendileriyle aynı frekansta olan kişiler ve durumlarla karşılaşmasıdır. Örneğin dünya yaşamının rekabetle dolu bir yarış olduğunu zanneden bireyler karşılarına çıkan fırsatlar ne denli cazip olursa olsun asla yetinemeyecekleri, sürekli başkalarıyla kendilerini kıyaslayacakları, hırslarının ve öfkelerinin önüne geçemeyecekleri ve süreli memnuniyetsizlik duygusuyla hayattan, ilişkilerden ve hatta kendilerinden şikayet edecekleri durumlarla bir arada olurlar. Hiç durmadan mücadele halinde oldukları bir yaşam biçiminin içinde savrulurken, başkalarına yükledikleri ya da görmezden geldikleri sorumluluklarını üstlenmedikleri, hiçbir durumla yetinmedikleri ve aslında mükemmeliyetçi oluşları sebebiyle bu döngüden çıkmaları mümkün değildir.

Herkesin Kurtarıcısı Olmaya Çalışmak

Diğer taraftan başkalarını mutlu etmek için hiç durmadan uğraşan insanlar için hayat oldukça zordur. Dünyanın bütün kederine çare bulmayı kendilerine ilke edinen, en yakınlarındakilerden hiç tanımadıkları insanlara kadar, her kim üzerlerine angarya, emrivaki, sorumluluk yüklerse, ‘Sana bir şey olmasın, senin yerine ben yorulayım, ben öleyim,  sen üzülme ben varım…’ şeklinde bir bakış açısıyla üstlenmeyi görev edinirler. Başkalarının işlerine koşan, hayır diyemeyen, itiraz edemeyen, kapasitesinin üstünde efor sarf eden, kendini düşünmeyi unutan karakterler her ne kadar iyi yürekli varsayılsalar da aslında yaptıkları doğru değildir. Üstelik ne yaparlarsa yapsınlar karşılarındaki kişi veya kişiler mutlaka eksik bir yan bulacaktır!

Peki Doğru Olan Nedir?

Akıl – Ruh – Beden sağlığını korumanın, mutlu bir yaşam sürmenin, sınırlarını çizmenin ve refah içinde yaşamanın yolu dengeyi sağlamaktan geçer. Denge, hizalanmakla mümkün olur. Almak kadar vermeyi de bilmek gerekir. Dünya hiç kimseye borçlu değildir! Gezegende bulunan tüm canlıların onlara hizmet etmekle yükümlü olduğunu zanneden bencil insanlar, vermeyi bilmediklerinden ya da daha doğrusu böyle bir şeyin ihtimal dahilde olmadığını zannettiklerinden, bozulan dengeleri sistem tarafından tatminsizlik, içsel huzursuzluk, duygusal boşluk, finansal açık, yürümeyen ilişkiler gibi arızalı durumlarla dengelenir.

Ve kendini ilişkilere, insanlara, paraya, eşyaya, adamaya hazır bireylerin muhtelif yükleri taşımak zorunda kalması, mücadele gerektiren durumlarla karşılaşması, Arap saçına dönmüş düğümleri çözmekle uğraşması tesadüf değildir. Çünkü denge bozulduğu anda eksik olan ne ise yerine konmalıdır. Hangi uçta olursanız onun tam tersi olanla yüzleşecek fırsatlarla bir araya gelinir ve bu kaçınılmazdır.

Alma ve Verme Dengesi Nasıl Sağlanır?

Her zaman söylediğim gibi her şey içeride olanın dışa yansımasıdır. Bu nedenle değişimi kendi içinizde başlatırsanız, etrafınızdaki dünya otomatikman değişecektir.

Kendinize Sorun;

Konuşmalarınız şikayet yüklü mü, yoksa minnet mi içeriyor?

Olan bitenden sıklıkla kendinizi mi sorumlu tutuyorsunuz, yoksa her durumda bir suçlu arıyor ve hatta buluyor musunuz?

İlişkilerinizdeki tutumunuz nedir? Haklı çıkma çabası içinde misiniz? Sürekli özür mü diliyorsunuz?

Üzerinize vazife olmayan işlere burnunuzu sokuyor musunuz? Örneğin, başkasının hayatını kolaylaştırmaya çalışıyor musunuz? Ya da başkalarını kendi istek ve arzularınız doğrultusunda davranmaya zorluyor musunuz?

Kendinizi sorgularken dürüst olmanız önemlidir. Bakış açınızla birlikte genel tavrınızı bir iyilik meleği olarak tarif edebilirsiniz. İyi niyetin erdeminden bahsedebilirsiniz. Ancak iyi niyetli olmak ile kendini adamak, kahraman rolünü üstlenmek, varını yoğunu ortaya koymak birbirlerinden çok farklı kavramlardır. İyi niyetin içinde dürüstlük, adalet duygusu, vicdan, sevgi, merhamet, onur, sadakat vardır; kurban olmak yoktur! Sömürüye açık olmak yoktur! Mağdur edilmek yoktur!

Aynı zamanda güçlü ve cesur olmak, bencillik anlamına gelmez. Tuttuğunu koparmak, azmetmek, başarmak, lider olmak, kendi yaşam sorumluluğunu üstlenmekle mümkün olur. Diğer insanları hizmet etmeye mecbur bırakmak, hayatı kolaylaştırmak adına birilerine yaslanmak, başkalarını kendine bağımlı kılacak yollar yaratmak, iyi kararları kabul etmek, berbat kararlar için suçlu aramak, gücü değil kibirli olmayı ifade eder.

Alma ve Verme Dengesini Hemen Şimdi Kurmaya Başla!

  • Bir gün boyunca kendini kontrol et.
  • Kendi sorumluluklarını yerine getir.
  • Ne sana ait olmayanları üstlen ne de kendine ait olanlar için başkalarını görevlendir.
  • Sana verilenleri kabul et.
  • İltifat duyduğunda, nezaketle karşılaştığında, hediye sunulduğunda, ödüllendirildiğinde teşekkürle kabul et ve Al.
  • Gayret göstermeyi kabul et.
  • Kendi hayatını kendin kolaylaştırmak için, zaman, enerji ve emek ver.
  • Başkalarının sınırlarına saygı duy, kimsenin zamanını çalma, kimsenin zihnini kirli düşüncelerle doldurma, kimsenin lafını kesme, kimseyi sorumlu tutma.
  • Hatalı taraflarını kabul et ve dönüştür.
  • Kendini ve diğerlerini bağışla.
  • Hiçbir şey yapmadan her şeyin olmasını bekleme.
  • Hiçbir şey için çaba göstermeden şikayet etme alışkanlığını bırak.
  • Şimdiye kadar kimleri senin konfor alanını iyileştirmek için görevlendirdiysen hepsini azat et ve kendi hayat planını kendin kurgula.
  • Önce ben bakış açısının manasını tam olarak idrak et. Bu, başkalarını ezip geçmek, hak yemek, bencil olmak, umursamaz davranmak değildir. Kurban rolünü üstlenmemektir. Önceliklerini belirlemektir. Kendi değerinin farkında olmaktır.

Öyleyse şimdi özeleştirini yaptığına göre, kendini başkalarının üzerine yıkılırken bulduğunda kendine şöyle söyle; Kimse bana borçlu değil, alma hırsımı bırakmayı seçiyorum. Kendi sorumluluklarımı üstlenmeyi seçiyorum.’

Ve kendini görev üstlenirken, mütevazilikle acizliği karıştırırken, fedakarlığın dozunu ayarlayamazken, başkalarının yaşam derslerine engel olurken bulduğunda şöyle söyle;Ben kendi yaşam derslerimden sorumluyum. Başkasına akıl verirken, borç verirken, enerjimi verirken, gücümü verirken onun alması gereken dersi bloke ediyorum.

Sevgiyle ve Işıkla,

Sevgim Çöloğlu

www.sevgimcologlu.com web sitesinde yer alan herhangi bir içerik yazılı izin olmadan kopyalanamaz, değiştirilemez ve diğer basılı ve dijital alanlarda (web sitesi, blog, dergi, kitap vb.) kullanılamaz. 

www.sevgimcologlu.com web sitesi ve yazarlarının hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda belirtilen hükümlerle korunmaktadır. www.sevgimcologlu.com’da yer alan bir yazı, makale, görsel vb. içeriğin başka bir mecrada yayınlanabilmesi için yazının hak sahibine telif hakkı ödenmeli veya içerik sahibinden yazılı izin almalıdır.

Bunların yanında web sitemizde bulunan yazı ve makalelere atıfta bulunabilir, içerikler makalelerde kaynak gösterilebilir, izin alarak, yazar adı ve yazının web sitemizde bulunan sayfasına bağlantı vererek alıntı yapılabilir. Yapılan alıntılarda kesinlikle değişiklik yapılamaz.

 

0 Comments

Leave A Comment

You must be logged in to post a comment.

Abone Ol