Kendinizi Sonsuz Olasılıklara Nasıl Açarsınız?


Access Consciousness, cevaplara ihtiyaç duymaktan çok daha farklı bir bakış açısına sahiptir. Çünkü o, cevapları bulmaya değil soru sormaya yönelir. Peki kendinizi sonsuz olasılıklara nasıl açarsınız?
İlk Adım: Cevap Aramayı Bırakmak
Siz eğer cevap aramanın peşine düşerseniz, sorduğunuz sorunun hiçbir öneminin olmadığına inanırsınız. Tek amacınız bir cevap bulmaktır. Cevap aramak, olasılıkları sınırlandırır. Sorular ise bilincinizi sonsuz kaynağa açar.
Herhangi bir konuda enerjinizin bloke olduğunu düşünüyorsanız, hemen bu durum karşısında sahip olduğunuz bakış açısını izleyin. Eğer bakış açınız korku ve endişeler ile yüklüyse, yetersizlik duygunuz ağır basacaktır. Hissettiğiniz negatif duygu ve düşünceler yüzünden sanki koskoca evrende tek bir şansınızın olduğuna inanırsınız. Oysa sizi kurtaracak, iyileştirecek, refaha ulaştıracak, güvende hissettirecek şeyin TEK BİR İHTİMALDEN İBARET OLMASI mümkün değildir.
Bir restoranda elinizde tuttuğunuz menüden canınızın istediği yemeği seçebileceğinizi, gardırobunuzun önünde dururken hangi renkte kazağı giymeyi tercih edebileceğinizi, kimlerle dost olabileceğinizi, kimlerle en derin sırlarınızı paylaşabileceğinizi, televizyonda saat kaçta hangi programı seyredebileceğinizi ve sayısız konuda sayısız seçeneğine sahip olabileceğinizi biliyorsunuz öyle değil mi?
Peki neden bazı konularda korkuya teslim oluyorsunuz? Neden kendinizi sınırların içine hapsediyorsunuz? Örneğin yolunda gitmeyen bir ilişkiden, size kendinizi berbat hissettiren insanlardan, yeteneklerinizi beslemeyen bir işten başka çareniz olmadığına inanıyorsunuz? Ve diğer sorum şu; Neden onlara tutunmakta ısrar ediyorsunuz?
Bakış açınızı değiştirmeyi denerseniz, size kendinizi çıkmazda hissettiren nedenlerden çok daha farklı seçeneklerin de var olduğunu görebilirsiniz. Beraberinde dikkatinizi CEVAPLARA değil sorulara yönelttiğinizde aslında küçük bir çemberin içinde olmadığınız gerçeğiyle karşılaşabilirsiniz.
Cevapları Bulmaya Çalışmayın
Çoğumuzun yetiştirilme şekli tamamen cevapları bulmakla ilgilidir. Öğretmenin sorusunun cevabını bilmek, yanıtı doğru bulmak, geleceği merak etmek, ilişkilerde cevap aramak ve bütün bunlardan çok daha fazlasına dikkatimizi veririz.
Peki, ya dünyadaki tüm soruların cevabına ihtiyacınız yoksa?
Ya sorabileceğiniz soruların değeri daha fazlaysa?
Cevapların etkisi neden güçsüzdür?
Çünkü; cevabı evet ya da hayır ile sınırlandırmak, olasılıkları iki tercih arasına hapseder. Sanki bu iki tercihten fazlası yokmuş gibi zannedersiniz.
Evet mi, hayır mı?
Olacak mı, olmayacak mı?
İyi mi, kötü mü?
Olumlu mu, olumsuz mu? Ana fikrine sahip soruların cevaplarına odaklanmak, neredeyse bütün fırsat kapılarını kapatır. Oysa evrende sonsuz mucize, armağan ve olasılık bulunur. Aslında her şey bakış açısı ile ilgilidir. Yani zihninizi nasıl programladığınıza göre hayatınızı şekillendirirsiniz.
Bundan daha iyi nasıl olur?
Sadece bunu sorarak, muhtemelen beyninizde bazı güçlü olasılıkların ortaya çıktığını görebilirsiniz. Çünkü bu soru kalıbı sizi sınırlarınızdan kurtarır ve evrendeki sonsuz olasılıklarla buluşturur. Herhangi bir pozitif düşüncede, şükür sebebinde, niyet enerjisinde ‘Bundan daha iyi nasıl olur?’ diye sormayı deneyin. Ama lütfen soruyu sorun ve bırakın. Cevabını bulmaya çalışmayın.
Arzu ettiğiniz şeyi hayatınıza çekmeye başlayın.
Ne arzu ederseniz edin, bunu hayatınıza çekmeye başlamak için sormanız gereken bir sonraki soru şudur:
“Ne gerekir …?”
Her gün bu kadar mutlu hissetmem için ne gerekir?
Hayatımda bundan daha fazlasının ortaya çıkması için ne gerekir?
Bu yeni işi keşfetmem için ne gerekir?
Şu anda cevaplara sahip olmanıza gerek yok! Aslında, olasılıklara açık olmak her zaman çok daha iyidir!
Bizler yaratılışımız gereği vermeye alışkınız. Bir şeye sahip olmak için bedel ödememiz gerektiğini zannediyoruz. Kendimizi almaya açtığımızda, bizim için bu kadar çok büyüleyici olasılığın ortaya çıkmaya başlaması şaşırtıcı olduğu kadar aynı zamanda muhteşemdir. Çünkü o zaman her an korunup kollandığınızı idrak edebilirsiniz.
İçindeki gücü fark et!
Hayatınızdaki herhangi bir şeyi değiştirme kapasitesine sahipsiniz. İster ilişki sorunlarınız, para endişeleriniz, sağlık endişeleriniz olsun veya sadece daha mutlu olabileceğinize dair içsel bir beklentiniz olsun, daha çok kendiniz olmayı seçtiğiniz anda arzularınızı yaratabilirsiniz.
Özgürce olasılıkların keyfini çıkarmak gerçekten harika bir mutluluktur.
Daha iyi bir versiyonunuz olmak için bugün yapabileceğiniz üç seçim
- Seçenek: Yargılamayı bırakın
Yargı çok yıkıcı bir alışkanlıktır ve hayatımıza neredeyse fark edilmeden nüfuz eder. Küçük yaşlardan itibaren dünyayı iyi ve kötü, doğru ve yanlış olarak ikiye ayırmaya çalışıyoruz. Sürekli olarak yargılarda bulunuyor ve bir tercih yapmanın boğucu tarafında kalmayı seçiyoruz. Yargılamayı bıraktığınızda, hava almak için dışarı çıkmak gibi bir hafiflik olduğunu görebilirsiniz. Bu hafiflik sizin içsel rehberlik sisteminizdir ve yargıdan vazgeçtiğinizde açılan geniş alanı size gösterir. Tavsiyem: her zaman daha hafif olanı seçin.
- Seçenek: “Bu kime ait?” diye sorun.
Düşüncelerinizin ve duygularınızın %98’inin size ait olmadığını biliyor musunuz? Bu olasılığı sindirmek için bir dakikanızı ayırın. Şimdi test edin. Para hakkında sahip olduğunuz bir yargı düşünün. Çoğumuz para kazanmanın ne kadar kolay ya da zor olduğu ve bunun dünyada iyilik ya da kötülük için bir güç olup olmadığı konusunda sağlam fikirlere sahibiz.
Para konusunda neye inanıyorsunuz?
Bu kime ait? Ya bu inançlar sizin bile değilse? Ya sınırlayıcı inançların gitmesine izin verirseniz ve başka bir şeye inanmayı seçerseniz, sizi daha hafif hissettiren ve size bir alan ve olasılık hissi veren bir şeye inanmayı seçerseniz?
- Seçenek: Her şey sadece ilginç bir bakış açısı
Bu araç, sizi SİZİN kendi alanınızda tutmak için çok iyidir. Ve tüm bu seçimler gibi, pratikte bir doz cesaret ister. Çünkü dünyanın geri kalanının yaşadığı normlara aykırıdır. Çoğumuz, deneyimlerimize giren her şeye katılıp katılmamamız gerektiğini düşünüyoruz. Eleştirildiğimizde veya yargılandığımızda, cevabımızda iki seçeneğimiz olduğuna inanıyoruz:
(a) Kişinin haklı olduğuna inanarak onunla aynı hizaya gelebilir ve anlaşabiliriz veya
(b) yanlış olduğunu düşünerek direnebilir ve tepki verebiliriz.
Bu iki karşıt görüş noktasının enerjisini bırakın. Çünkü, ikisi de sıfır alana izin veriyorlar ve her anın olanaklarına erişmemiz için gerekli olan şey boşluktur. Yargılamaları ilginç bir bakış açısı olarak algıladığımızda ve kimsenin haklı ya da haksız olması ve kimsenin yanılması ya da yanılmaması gerekmediğini fark etmek hayatımızda ihtiyacımız olan alanı yaratır.
Bu araçlardan yalnızca birini bile seçerseniz, dünyanıza daha fazla alan davet edebilirsiniz ve bu alanları keşfedip daha çok kendiniz olabilirsiniz.
Peki ya üçünü de denemeyi seçerseniz? Bu durum en büyük maceranızın uç noktasında olmanız anlamına gelir. İnkâr edilemez bir şekilde ve zahmetsizce tamamıyla SİZİN olan hayatı yaratabilirsiniz.
Sevgiyle ve Işıkla,
Sevgim Çöloğlu
- 40
- 866
0 Comments